BLAME! Üzerine İzlenimler

Blame!, (İngilizcede kapahat bulmak, suçlamak anlamına gelen sözcük değil de çizgi romanlardaki patlama/tabanca efekti olan “BLAM!” aslında... ) Tsutomi Nihei'nin 1998'de Kodansha tarafından yayınlanan on bölümlük bilim kurgu mangası. 2003'de sekiz bölümlük bir ONA'sı (Original Net Animation) internet ortamında yayınlanmış olan Blame! Ilk uzun metrajlı canlandırma filmine Polygon Pictures ve Netflix sayesinde bu sene, 2017'de kavuştuk. Daha önce 2007'de Micott & Basara stüdyoları böylesine uzun metrajlı bir canlandırma film projesi üzerinde çalıştıklarını kamu oyuna duyurmuşlardı, ancak bu stüdyonun 2011'de iflas etmesi nedeniyle proje rafa kaldırılmıştı. Yine Tsutomi Nihei uyarlaması olan Knight of Sidonia adlı OVA'nın ikinci sezonunun sekizinci bölümünde, Blame!in aslında Sidonialıların izledikleri popüler bir televizyon şovu olduğunu görmüştük. Peki daha fazla uzatmadan, nedir bu Blame!? Bir zamanlar Dünya'da inşaasına başlanan şehir engin ve sonsuzdur; Katmanları birbirinden geçit vermez Mega-Yapı ile ayrılmıştır. Bir zamanlar net-terminali geni sayesinde net-küreye bağlanabilen insanların her nasılsa bağlantısı kopmuş; şehrin güvenlik sistemi Safveguard (koruyucu) yine anlaşılamayan bir sebepten ötürü insanlara saldırmaya başlamış; sentetik varlıklar olan silikonları kullanarak şehir kendisini kontrolsüzce, kaotik ve entropik biçimde genişletmeyi sürdürmüştür. Sağ kalan insan ve trans-insanlar yarı ilkel kavimler haline gelerek bu sonsuz şehrin katmanları arasına dağılıp saklanarak yaşamayı sürdürmektedirler. Net-Terminal geni de insanların net-küreye bağlanıp şehri kontrol edebildikleri dönemlerde bir şekile peri masallarının konusu haline gelmiştir. Blame!, protogonist yalnız silahşör Killy'nin yolculuğunu anlatır. Killy'nin tek silahı olan Gravitational Beam Emitter (yani Yerçekimsel Şua Neşredicisi, üç aşağı beş yukarı bir Glock 30 s büyüklüğünde ve şeklindeki bir ışın silahı) engin bir kudrete sahiptir. Yirmili yaşlarında görünen Killy, geçmişini veya Mega-Yapıya nasıl geldiğini hatırlamaz. Sadece tek bir amacı vardır; Mega-Yapının artık erişilmez hale gelmiş bilişim ağı Net-Küre'ye bağlanabilmeye yarayan Net-Terminali Genine sahip birilerini bulmak. Bu bio-elektronik imleç sayesinde Net-Küre'ye girebilirsiniz, şehrin kontrolsüzce genişlemesine sebep olan dev mekanik inşacılar ve insanları avlayan sibernetik koruyucular durdurulabilir. Tsutomi Nihei'nin dünyası son derece klostrofobik, karanlık ve Giger-vari; Karakterler, Barker'in Body Horror klasiği karakterleri Cenobite'ı çağrıştırıyor. Şehrin her bir köşesi Demir Adam Tetsuo'yu aratmayan dehşetlerle dolu. Şehirin kendisi ise süper endüstriyel bir Esher düşü; Nihei, şehir panoramasının etkileyici, karanlık, umut kıran sonsuzluğunu çok güzel betimlemiş. Antagonistleri eşi benzeri görülmemiş bir salhane terörü olarak resmedebilme becerisine sahip Nihei'nin aslında şaşırtıcı derece naif bir figür desen anlayışı var. Özellikle insan karakterleri resimlerken geleneksel bir Seinen manga çizerinin matematiksel hassasiyetine sahip olmadığını, daha ziyade hevesli bir lise öğrencisi olduğunu düşünebilirsiniz. Aldanmayın, kendinizi zorlayın ve sayfalara tutunmaya çalışın. Bu süreç aslında Allan Moore'un From Hell'inden çok daha hızlı ve kolay gelişecek. Çok kısa bir süre sonra kendinizi şehrin uçsuz bucaksız, karanlık labirentinde kaybolmuş olarak bulacaksınız. Hikayede Killy dışında devamlı gördüğümüz yardımcı karakterler yok, çünkü Killy hep hedefi doğrultusunda ilerliyor ve şehir çok büyük. Bir zamanlar gök yüzündeki Dünyanın uydusu Ay, artık Mega-Yapı'nın bir parçası olmuş. Burada aslında bir Dyson Küresi büyüklüğünde bir şeylerden bahsediyoruz: Yani Güneşini merkezinde barındıran kapalı bir güneş sistemi düşünün. O yüzden, her ne kadar Killy devamlı bir kat yukarı çıksa da gökyüzünü görmeyi ummayın. İnsan kavramı da konvansiyonel kalıpların dışında; Killy'nin insana benzemesi, iki kolu, iki bacağının olması onu insan yapmıyor. Özel güçlere sahip Killy; Özel silahının inanılmaz geri tepmesine karşı koyabiliyor, sibernetik korucu canavarlarla yumruk yumruğa dövüşebiliyor, kopan uzuvları dahi birleşebiliyor. Ancak bu durum sadece ona has değil. Nihei'nin dünyasında Transhumanist özelliklere sahip olmayan karakter pek yok. Blame! Uzun metrajlı animenin aslında işi zor ve bence bir o kadar da kolay. Blame! buram buram underground kokan bir manga serisi, onu ana-akım sinema olarak düşünmek benim için zor. Görsel şiddeti, zaman zaman naif, zaman zaman neredeyse yüksek sanatsal desen anlayışı Punk cüretkarlığını taşıyor. Hikaye aslında bayağı siyasi alt tonlar da içeriyor. 2017 Blame!'in yönetmenliğini Hiroyuki Seshita'yı Ajin ve Knights of Sidonia'dan tanıyoruz. Filmin senaryosunu ise bir psikolojik korku klasiği olan Perfect Blue ve Otomo'nun Steam Boy'una imza atan bir anime emektarı Sadayuki Murai yazmış. Ancak benim kişisel kanaatim bu yeteneklerin ışığı projeyi fazla aydınlatmamış. Ya da hikayeyi seçerken, Killy'nin uzun yolculuğunun nisbeten biraz daha az heyecanlı bir porsiyonuna odaklanmayı tercih etmişler. Ajin ve Sidonia'da örneğini ve çok benzerini gördüğümüz CGI canlandırma tekniği, Nihei'nin köhne, çürümüş, korkunç dünyasından farklı olarak, daha eli yüzü düzgün, daha temiz bir distopya sunuyor bize. Açıkçası Killy'nin bir Clint Eastwood/ Man with No Name, bir Mad Max versiyonu olarak sunulması benim hoşuma gitti. Kısa, kestirme, hiper-erkeksi zamansız bir arketip bu ve bence aksiyon sinemasının en temel vaz geçilmezi. Ezelden gelip ebede giden, küçük yaşayan, tek bir gerçek hırsı olan, sarsılmaz bir kahraman Killy. Yani çok da derinliği olan bir karakter değil. Ürün olduğunu, yapay olduğunu hissettiriyor. Kendi zürriyetlerini devam ettirmek, hayatta kalmak için sınırları zorlayan şehirde tehlikeli keşifler gezileri düzenleyen Elektro Balıkçılar klanı sırf kendilerine yiyecek sağladığı için takip ediyorlar Killy'i. Çağdaş ilkel insanlar olarak bir Alfa erkeğinin yanında olmak güvende hissettiriyor onları. Gerçek tekinsizlik yok edilmiş bir laboratuarın moloz yığınlarının altında Cibo'nun çürümüş siborg bedeni ile karşılaştıklarında başlıyor. Cibo konuşmaya başladığı anda da hikaye odak kazanıyor, hızlanıyor. Bence filmdeki en büyük sorun Cibo'nun çok geç bulunması, genç Elektro Balıkçıların Koruyucular tarafından kovalandıkları sahnelerin fazla uzatılması. Yapımcılar, izleyicilerin umursamayacağından korkuyorlar. Bu konuda haklı da olabilirler, çünkü Blame! Birey mekan ilişkisi üzerine kurulu bir öykü. Aslolan karanlık korkusu, gök yüzünün olmaması korkusu, kovalanma korkusu, ölü nesneler ve çürümüşlük korkusunu izleyicide uyandırmak. Hit yaratmak isteyenler için bu işi rahatlıkla bir underground korku sinemasına dönüştürebilir. Karakterleri umursamalıyız hikayeyi okumak için, fakat Blame!'i takip etme durumu biraz da “Acaba yeryüzü var mı?” merakından kaynaklanıyor ve her defasında dünyayı, doğayı, kendisini bu hale getiren insanlığa acıyıp, kızarak okuyorsunuz hikayeyi. Ben ne yazık ki eğer devamı gelmeyecekse bu ekran uyarlamasını zayıf, kısa düşen bir atış olarak değerlendiriyorum. Ama Nihei'nin yarattığı belki de en etkileyici ekolojik distopyalardan biri olan Şehri, orijinal Mangasının sayfalarında ziyaret etmek için bir vesile olarak görüyorum. Vertical Comics tarafından beş ciltlik Master Edition halinde derlenen Blame!'e basılı formatta erişim de artık mümkün. Merak edenlere, Nihei'nin çizdiği özel bir Wolverine macerası da bulunuyor, bir göz atarsanız pişman olmazsınız.

Comments

Popular Posts